Çocuklarla Avusturya: Yaz ortasında kayak tatili ve çevre gezisi

Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 4: Varşova
22/07/2018
Boğaza nazır bir park: Emirgan Korusu
11/08/2018
Arabayla İstanbul’dan Polonya’ya – Bölüm 4: Varşova
22/07/2018
Boğaza nazır bir park: Emirgan Korusu
11/08/2018

Avusturya’daki en popüler buzullar

Avusturya’da 8 tane çok bilinen ve neredeyse tüm yıl kayak imkanı sunan buzul var. Bu buzulların isimlerini, bulundukları yerleri ve 2017-2019 yıllarında planlanan hizmet zamanlarını aşağıdaki listede görebilirsiniz.

Bizim grubumuzdaki tüm çocuklar performans kayağına yeni başladıklarından hocalarımız onları korkutmadan, zevkli bir şekilde çalıştırabilmek için diğer buzullara göre daha az eğimli ve bizler için de daha ekonomik olacağını düşündükleri Kaprun’daki Kitzsteinhorn buzulunu kamp yeri olarak önerdiler.

Kaprun

Yazımın başında da dediğim gibi Avusturya’nın önemli kayak merkezlerinden biri olan Kaprun’dan yazın ne bekleyebileceğimi pek bilemediğim için gezi öncesi kafamdaki tablo, şirin bir dağ kasabası, hediyelik eşyalar satan küçük dükkanlar, bir iki kafe ve restoran, bol “apfelstrudel” (Avusturya’nın meşhur elmalı tatlısı), bol yürüyüş ve bu dinginlikte kitap okuyarak kafayı dinlemekti. Peki Avusturya Kaprun glacier kayak kampı bu beklentilerimi karşıladı mı? Buna da yazımın devamında siz karar vereceksiniz.

Kendisine göre yüzölçümü olarak daha büyük ve daha popüler olan Zell am See’ye gelen turistleri, barındırdığı Kitzstein buzulu sayesinde cezbeden Kaprun sayesinde bu iki kasaba Zell am See – Kaprun olarak biliniyor ve her ikisi de Salzburg’a bağlı.

Kitzstein buzulunun eteklerinde bulunan 786 metre yükseklikteki Kaprun 10041 km karelik alanı, tam ortasından geçen yüksek debili Salzach ırmağı ve 3156 kişilik nüfusuyla Hohe Tauern dağ grubunun parçasıdır ve bu Hohe Tauern dağ grubu Avusturya’nın farklı bölgeleri olan Salzburger Land ile Carinthia’nın sınırını oluşturur. Zell am See – Kaprun, Kitzstein buzulu, Zeller See (Zell am See’deki göl), ve çevresindeki yürüyüş, bisiklet parkurları, rafting, yelkenli imkanlarıyla yılın dört mevsimi kullanılan spor alanlarıdır.  Bu bölge birbirine yakın, aralarında nehirlerin aktığı ve bazen de karşınıza sürpriz bir gölün çıktığı şirin dağ kasabalarından oluşuyor. Kayak, gündelik hayatın içerisinde; çünkü çok sıklıkla bir chairlift (telesiyej) veya cable car (gondol/teleferik)’ın dağlara tırmandığını görüyorsunuz. Yazın gözün görebildiği yükseklikte kar yok. Ama ülkede bulunan birkaç buzula yakın bir konumdaysanız oradaki karları görebilirsiniz. Bu arada kayak yapma niyetinde olmasanız da gondolları veya telesiyejleri kullanarak buzula çıkıp manzaranın keyfini mutlaka sürmelisiniz.

Kaprun’a Salzburg Wolfgang Amadeus Mozart Havaalanı’ndan otobüsle yaklaşık 1,5 saatlik bir yolculukla vardık. Otobüsten iner inmez burnumuzu keskin bir tezek kokusu yaktı ve ancak o an gerçek anlamda kırsal hayata adımımızı attığımızı idrak ettik. Grup olarak hep beraber olabilmek için Pension Katherinenhof isimli mütevazi bir pansiyonda kalmayı seçmiştik. Kellnerfeldstrasse üzerinde bulunan Pension Katherinenhof, klasik Avusturya dağ evi mimarisiyle inşa edilmiş 3 katlı, balkonlarından rengarenk sardunyaların sarktığı şirin bir evdi.

Odalarımıza yerleşir yerleşmez hem karnımızı doyurmak hem de kasabayı tanımak için çocukları da alıp hep beraber keşfe çıktık.

Kaprun’un adını yıllardır ünlü bir kayak merkezi olmasından dolayı dost sohbetlerinde duymuştum ve kayak için oldukça popüler bir merkez olduğunu bildiğimden beklentim daracık sokakları olan ve bu sokaklarında küçücük kafeler, şirin restoranlar ve ağırlıklı olarak kayak malzemeleri satan  butikler olduğu yönündeydi. Bizim pansiyon Kaprun’un tam merkezi diyebileceğimiz noktaya rahat bir yürüyüşle yaklaşık 10 dakikalık mesafedeydi ve merkeze vardığımızda karşılaştığımız şey çok katlı, büyük bir Intersport mağazası, karşısında 2 tane daha küçük Intersport mağazası, araba geçmeyen meydanda Pavillon isimli alelade bir kafe, bir minik market ve bir iki tane daha ufak tefek dükkan.

Eski yıllarda kayak amaçlı birçok Avusturya kasabasına gittiğimden hep bunun daha fazlası olması gerekli diyerek seyahatimizin ilk birkaç gününü hep kasabanın sınırlarını zorlayıp birşeyler keşfetme arzusuyla arşınlayarak geçirdim ama en sonunda kabul etmek zorunda kaldım ki Kaprun,  benim alışık olduğum kasabalara göre çok daha ufak ve yaz sezonu olması dolayısıyla da oldukça cansızdı. Yine de kasabayı anayoldan ayıran ve gürül gürül akan Salzach, sabah uyandığımda odamın balkonundan gözümü kamaştıran yeşilin bin bir tonu ve kısa bir süre sonra artık burunlarımızın algılamadığı tezek kokusuyla süslenmiş tertemiz havası Kaprun’un kalbimde ömür boyu saklayacağımı düşündüğüm ayrı bir yere sahip olmasına sebep oldu.

Kaprun’un sırasıyla Salzach ırmağına ve kasabaları biribirine bağlayan ana yola paralel giden caddesinin ismi Nikolaus Gassner Strasse. Bu cadde Intersport’un olduğu meydana kadar devam ediyor. Daha önce de bahsettiğim gibi sezon yaz olduğundan birçok işletme bu dönemi yeni sezona hazırlanmak veya tatil yapmak için kullandığından yemek için de alışveriş için de seçenekler oldukça kısıtlıydı. Bizim mızmız çocuklarımıza yemek beğendirmek bir dert olduğundan kamp hocalarımız Restaurant Metzgerstube ile anlaşmış ve  bizlere uygun menüler ayarlamışlardı.

Burada çalışan Yusuf isimli Türk arkadaş seyahatimizdeki en can insandı. Avusturyalılar özellikle kasabalardaki personel, maalesef bizim Türkiye’de alışık olduğumuz standartların oldukça altında hizmet veriyorlar. Bizlerin deyişiyle oldukça kabalar. Ama Yusuf, bir dediğimizi iki etmeyen, çocuklar ne sever diye kafa patlatıp onlara her gün özenle farklı yemekler hazırlatan, daha ilk gün biz çay isteriz deyince semaveri de çayı da buldurup getirten, mutfağa girip Türk kahvesi yapmamıza ses çıkarmayan, bir gece ansızın bastıran fırtınayla restoranda mahsur kalınca arabasını bizlere tahsis edip hepimizin pansiyonumuza bir damla bile ıslanmadan gitmemizi sağlayan Avusturya gönüllü ama içi Türk olan, vazgeçilemez dostumuzdu. Bizler ve çocuklar Yusuf’a o kadar kısa bir sürede alıştık ki her sabah pansiyonumuzda kahvaltı ederken bugün de başka bir yerde yemek yiyelim muhabbeti yapıp akşam yine Yusuf’a koştuk.

Burası dışında yine aynı cadde üzerinde olan tipik ama nispeten şık sayılabilecek bir Avusturya restoranı olan Dorfkrug’da da bir öğlen yemeği yedik. Hem ambiyans hem de farklı Avusturya tatlarını görmek adına güzeldi.

Meydandaki Pavillon ve Kennidi Cafe birşeyler içmek ya da salata, frankfurter sosis gibi klasik tatlar için uğranabilecek noktalar.

Avusturyalıların beyaz biraları ve meyveli biraları da bira sevenler için denenmesi gereken lezzetler. Pavillon Cafe’nin bulunduğu meydandan sola doğru gittiğinizde yükseklerde bir masal kitabından çıkmışçasına duran St.Margareta Kilisesi’ni göreceksiniz. Uzaktan bir fotoğraf çekmek en ideali, zira ulaşmak için epey bir merdiven çıkmak gerekli ve yanına vardığınızda sempatik, küçük bir kilise olmasının dışında farklı birşey göremiyorsunuz. Ama elbette ki burada da benden bir mum olsun diyorsanız merdivenler sizi bekliyor olacak.

Meydandan sağa döndüğünüzde ise bir otelin altına gizlenmiş biçimde duran Oldtimer Museum’u bulacaksınız. Minicik bir alan içerisinde sergilenen klasik araba, motor ve bisikletler hoş ama çok alışılmadık da değil. Bizdeki Koç Müzesi’ni gördükten sonra burası elbette çok sönük kalıyor. İleriye doğru devam ederseniz sessiz sedasız yükselmeye başlayan yolda karşınıza Burg Kaprun (Kaprun Kalesi) çıkacak.

Yine aynen St.Margareta Kilisesi’nde olduğu gibi uzaktan fotoğraf çekmek için çok ideal olan bu kaleye yaklaşabilseniz de içerisini ziyaret etmek çok kolay değil çünkü burası tarihi havasından dolayı sıklıkla düğün veya benzer davetler için kullanılıyor ve bu davetler için hazırlıkların tamamlanabilmesi için de çoğu zaman kapalı. Meydanın hemen solunda bir de Kaprun Müzesi var ama yine orası da tadilat dolayısıyla kapalıydı. Alışveriş var mı diye sorarsanız, kasabanın en etkileyici mağazası Intersport. Kaprun’un meydanındaki çok katlı Intersport mağazası bölgenin en kapsamlı spor mağazası. İçinde her tür sporla ilgili malzemeyi bulmak mümkün. Bu mağazanın tam karşısında iki tane daha Intersport mağazası var. Biri sadece bisiklet sporuna ayrılmış diğeri de outlet mağazası. Büyük olan mağaza bodrumu ve en üst kattaki kafesiyle tam 4 katlı. Bodrum katında kayak ve snowboarda ayrılmış. Yaz dönemi kayak için sezon dışı olduğundan tüm malzemeler oldukça uygun fiyatlardaydı. Türkiye’de zorlukla bulabileceğimiz kalitedeki malzemeleri vergi indiriminden de yararlanarak oldukça uygun fiyatlara aldık. Giriş katında ise çocuklar için bir bölüm ve fitness malzemeleri var. Giriş katı ve üst katta futbol, basketbol, yüzme ve benzerleri gibi daha birçok spor dalına ait malzemeyi bulabilirsiniz. Koşu, yürüyüş veya fitness gibi sporlarda kullanacağınız tekstil ürünleri de oldukça yeni model ve tasarımları içerdiği için sporla çok aranız olmasa bile seveceğiniz bir mağaza. Ama bu mağazada beni en çok etkileyen şey merdivenleri oldu. Mağazanın içerisindeki merdivenlerin bulunduğu duvarda cam kullanılmış ve bu camın hemen yanından gürül gürül akan Salzach geçiyor. Ne zaman bu mağazaya girip üst kata yönelsem bir an için üzerime doğru gelen sel suları havasını yaratan bu görüntüyle irkilmekten kendimi alamadım Hem çok sevdim hem tedirgin oldum ama ısrarla bu anı yaşamaktan da vazgeçemedim. Intersport dışında çok butik hediyelik eşyalar satan özellikle el örgüsü kazaklar, hırkalar, el işi örtülerin bulunduğu küçük büyük butikler var. Fiyatlar biraz el yakıyor ama arada sırada hesaplı şeylere rastlamak da mümkün tabii.

Sonuç olarak, Kaprun dediğimiz yer biz büyük şehir insanları için bir avuç yer. Eminim kışın kayak sezonunda çok daha canlı ve bambaşka bir hava içerisindedir ama yazın temiz havası, yemyeşil görünümü ufak tefek inşaat sesleri dışındaki sakinliğiyle tam bir kafa dinleme yeri kıvamındaydı.

Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir