Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 9 – Lagos

Stockholm Stortorget
3 günde Stockholm: İlk Gün
16/05/2020
3 günde Stockholm: İkinci Gün
25/05/2020
Stockholm Stortorget
3 günde Stockholm: İlk Gün
16/05/2020
3 günde Stockholm: İkinci Gün
25/05/2020

Lagos’ta Konaklama 

Lagos’taki konaklama yerleri merkezde ve kıyı şeridinde olmalarına göre farklı kimliklere bürünüyorlar. Sahil kıyısındaki oteller genellikle apart otel tarzında. Bildiğiniz apartman blokları şeklinde olan dairelerin oldukça geniş bir mutfağı, küvetli banyosu ve geniş bir yatak odası ile terası var. Genelde oteller eğimden yararlanıp kat kazanıyorlar ve bir cephede az katlı olarak gördüğünüz yapı diğer cephede oldukça yüksek olabiliyor. Apart oteller geniş bir alana yayılmış olmakla birlikte cepheler oldukça ruhsuz ancak okyanus manzarası şahane. Bizim otelimiz Dom Pedro Lagos (Meia Praia, 8600-315, Lagos) kot farkından yararlandığından resepsiyona gitmek için aşağı kata inmek durumunda kaldık. Burada ertesi gün için tekne turuna rezervasyon yaptırdık. Tekne gezisi sayesinde yukarıda detaylı olarak anlattığım ünlü Lagos Kayalıklarını yakından görebildik. Odamıza çıktığımızda pencerelere yuva yapan kırlangıç görüntüsü ile karşılaştık. Çok şirindiler.

Dom Pedro Lagos adlı apart otelin terasından görünen okyanus manzarası ve Meia Praia Plajı. Tam karşıda da daha önce bahsettiğim Gaivota Branca adlı restoran var. Otelde, soğuk okyanus denizine girmek istemeyenler için havuz da yer alıyor…
Dom Pedro Lagos adlı apart otelin terasından görünen manzara. Otele yerleştiğimizin ertesi günü arka fonda belli belirsiz görünen kayalıkları tekne turu ile keşfettik…

Otele adım atar atmaz hemen etrafı keşfetmek için sahile indik. Ama durum biraz garipti. Eşim mayo ile ben ise kat kat kıyafetlerle. Hava deseniz bir İzmirli için buz gibi. Ben değil denize girmek ayaklarımı bile suya soksam donacak haldeyim. Eşim ise inatçı, ille de denize girecek. Bana da girmem için ısrar ediyor. Deli olmak işten bile değil! Olan güneş ancak kendini ısıtıyor. Uçsuz bucaksız denizde toplasan 2-3 kişi ya var ya yok. Terlesem denize girme isteği duyacağım ama üşüyorum. Yapacak bir şey yok ben kıyıda beklerken eşim denize bir dalıp çıktı. İlk girişte soğuktan çığlık attı ama dediğine göre vücut hemen savunmaya geçip ısınma moduna giriyormuş. Bilemiyorum artık. Bu arada merak edenler için söyleyeyim deniz dümdüz, berrak, kumluk ve akıntı yok. Rahat yüzülüyor. Eşim suyun içinde yüzen kefaller gördüğünü söyledi. Belki temmuz sonu ve ağustosta yüzmek keyifli olabilir. Ancak şu bir gerçek ki; plajlar kısmında anlattığım gibi bu sahil soğuk suyu ile ünlü. Tam da soğuk deniz sevenler için ideal bir nokta. Murat’ın izlemesi bile titretici olan yüzme tecrübesi bittikten sonra geniş sahilde romantik bir yürüyüş yaptık.

Lagos Meia Praia sahil turu…
Murat Meia Praia Plajı kıyısında çok güzel deniz kabukları buldu…

Yürüyüş sonrası ısınmak için terasımızda sıcak bir çay içtik ve otelden araba ile yaklaşık 8 dakika mesafedeki kent merkezini keşfetmeye karar verdik. Burada diğer konseptteki oteller ile karşılaştık.

Genelde Lagos merkezde yer alan ikinci grup konaklama yerleri oldukça şık tasarım otellerinden oluşuyor. Biz tekne turu sonrası Lagos’u biraz turladıktan sonra bu tarz bir otel olan Avenida Otel lobisinde keyifli bir kahve molası verdik. Kalite arayanlar için önerebileceğim limana bakan oldukça şık bir butik otel. Adres: Lagos Avenida Hotel – Av. dos Descobrimentos 53, 8600-645 Lagos, Portekiz.

Köprünün karşısında göreceğiniz Lagos Avenida Hotel cephesi…
Avenida Otel lobisi Asya ve Kuzey Avrupa karışımı iç dekorasyon tarzı ile oldukça rahatlatıcı…
Avenida Otel ahşap ve saz ağırlıklı dekoru ile insana huzur veriyor…
Her türlü ahşap Avenida Otel lobisinde dekor olarak kullanılmış…
Avenida Otel iç mekân tasarımından bir başka detay. Lagos- Algarve Bölgesi -Portekiz…

Lagos merkezinde güzel bir akşam yemeği deneyimi

Lagos’a gidince ne yiyelim derseniz ben ve eşim bu kentte sadece bir gece geçirdiğimiz için yaşadığımız leziz tasarım işi akşam yemeği deneyimini aktarabilirim sadece size. En başından başlarsak, Lagos merkeze inip, rehber kitabın önerisi olan leziz bir vejetaryen dostu pizzacı bulduk. Pomò – La Pasta Bio Italiana. (Adres: Rua Infante de Sagres 56, 8600-315 Lagos, Portekiz). Bu harika aile işletmesi maalesef ki doluydu ancak sempatik sahibi beklersek boşalabileceğini söyledi. İzmir’den ceket getirmeyi unutan ve soğuk denize girip iyice üşüyen eşim için ceket benzeri bir şey bulmaya gittim. Bu arada O da sıra bekledi. Sıkıcı iş Ona kaldı anlayacağınız. Ancak ödülünü de aldı. Ben sağlam bir ceket ile dönüş yaptım restorana. Kıyafetin tarzını biraz hippi işi buldu ama kalınlığını çok beğendi : )

Gördüğünüz incecik kıyafetle ülkeye gelen ve kalın hiçbir şey getirmeyen eşim öyle çok üşüdü ki; ben Onu sıra beklemek için orada öylece bırakıp etrafı gezdim ve aşağıdaki meydanda açık kalan tek dükkândan ona bir ceket satın aldım. İşte anlayışlı ve sevgi dolu bir eş yani ben : )
Üşüyen eşim için o anda açık olan ancak fotoğrafı çektiğimizde kapanmış durumdaki bu dükkândan satın aldığım kırmızı mont. Murat tarzını biraz hippi işi bulsa da kalın olmasından çok hoşnut kaldı…

Boş bir masa bulup restorana yerleştik. Mekandaki herşey sade olmakla birlikte sanki tasarımcı eli değmiş gibiydi. Restoranın makarna odaklı menüsü ve konsepti oldukça farklıydı. Organik makarnaların tipini ve boyutunu hatta sosunu kendiniz seçip kendi yemeğinizi kendiniz yaratıyorsunuz. Hem et hem de sebze seçenekleri mevcut. Sosları ile birlikte yüz taneden fazla kombinasyon yaratma şansınız var. Tamamen sizin hayal gücünüze kalmış anlayacağınız. Tüm makarnalar ve sosların bazıları vegan ağırlıklı olmakla birlikte vegan salatalar, kekler ve tatlılar da var bu restoranın mutfağında. Hatırlatmalıyım ki; sosların bazıları alışılmışın oldukça dışında. Özetle vejetaryenlerin cenneti bir mekân.  Çalışma saatleri Pazartesinden Cumartesiye 12:00-15:00, 19:00-23:00. Pazarları ise kapalı.

Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı restoranın menü konsepti. Makarna tipini ve soslarını yüzden fazla kombinasyon olanağı içinden siz kendiniz seçerek yemeğinizi yaratıyorsunuz.
Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranının iç mekan tasarımından bir detay. Burada menüde yer alan makarna tiplerinin büyütülmüş maketini yapmışlar…

Pomò’nun İtalyan sahipleri dost canlısı ve oldukça konuşkandı. Çok sempatik bir çocukları vardı. Biz de kendileri ile epey bir sohbet kurduk. Restoranın işletmeci olan genç adamın İtalya’da sanat ve tasarım okuduğunu, büyük firmalarda çalıştığını, eşinin de medya sektöründe görev aldığını ancak sonradan kurumsal hayatı bırakıp Lagos’a yerleştiklerini ve bu restoranı açtıklarını öğrendik. Mekânın ve firma logosunun tasarımı ile renk seçimi de bu beye ait. Burada iş yaptırmanın, inşaat işçileri ile uğraşmanın zorluklarından yakındılar. Allahtan tasarımcı olan İtalyan’ın elinden iş geliyormuş ta bazı imalatları kendi halledebilmiş. İnşaat işçilerinin yavaşlığı yüzünden mekânı da istedikleri tarihten çok sonra açabilmişler. Yatırım yapmayı düşünen Türk girişimciler için küçük bir ipucu. 

Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı aile işletmesinin sempatik sahipleri. Adres: Rua Infante de Sagres 56, 8600-315 Lagos, Portekiz…

Mekan sahiplerinin sarışın oğlu hesapları alıp babasına destek oluyordu. Başta biraz çekingen olsa da Murat onunla İtalyanca sohbet edince açıldı. Ufaklığın adının mitolojiden gelen Aeneas olduğunu öğrendik.

Aeneas nedir derseniz; Romalı şair Vergilius tarafından yazılan ve Roma İmparatorluğu’nun baş destanı sayılan epik bir destandır. Destanın ana kişisi olan Aeneas, Troyalı bir kahramandır. Aeneas, efsanelere göre Ankhises’le Afrodit’in oğludur, Truva krallar soyundan gelir ve Hektor’un kuzenidir. Truva’nın Yunanlara karşı savunulmasında önemli bir rol oynamış ve başarılarıyla bir tek Hektor’u geçememiştir. Homeros; Aeneas’ın bu ikinci adam durumundan hoşnut olmadığından söz eder. Sonraki efsanelerde Truva’ya ihanet ettiği görüşü de bu sözlerden doğmuştur. Bununla birlikte efsanede daha yaygın olarak hayatta kalan Truvalıların önderi olarak gösterilir. Her iki durumda da Aeneas savaştan sağ çıkmayı başarmıştır.

Romalı şair Vergilius tarafından yazılan destandan bir sahne… Aeneas’in babasını sırtlayarak Truva’dan kaçışı (Kaynak: Wikipedia)…

Sohbet, muhabbet, güzel bir yemek! İnsan daha fazla ne ister bu hayattan. Evet biz de oldukça keyifliydik. Haydi şimdi hep birlikte tasarımcı çalışması bu restoranın iç mekânını gezelim.   

Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı restoranın sade ve renk uyumlu sempatik dekoru… Montuna kavuşup ısınan güler yüzlü bir eş : )
Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranının iç mekân tasarımından detay. Duvar kağıtları un torbalarından yapılmış. Her noktada ince bir tasarımcı zevki var…
Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranının iç mekan tasarımından detay. Un torbalarından yapılmış duvar kağıdı yaratıcı bir dekor oluşturmuş…
Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranının yemek sunumundan bir detay. Logonun tasarımı firma sahibine ait…
Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranının tatlı sunumundan bir detay…

Tatminkar bir yemek ve sohbetten sonra Pomò – La Pasta Bio Italiana adlı İtalyan restoranına veda edip merkezi şöyle bir turladıktan sonra otelimize döndük. Merkezdeki meydanda yine seramik kaplamalar başroldeydi.

Lagos Kentinin Tarihçesi

Kelime anlamı “Göller” demek olan Lagos, 2000 yılı aşkın geçmişi olan eski bir deniz kasabasıdır. Bölgedeki Kartaca öncesi döneme dayanan ilk yerleşimin kurucusu olan Keltler buraya Latinceden gelen  “Lacobriga” adını vermişlerdir. Kent aynı zamanda Kartacalıların da ilk yerleşim yeri olmuştur. Romalılara karşı yapılan Kartaca Savaşlarında Kelt kabilelerinden de asker toplanmıştır.  Kartaca Savaşları esasta, Kartacalı tacirler ile Romalı tacirler arasında gerçekleşen deniz ticareti pazarını kapma savaşıdır. Savaşı kazanan Romalılar halihazırda önemli bir liman olan Lagos’u kolonileştirmişler ve Lacobriga olarak bilinen ismini de Roma eyaleti Lusitanya’ya çevirmişlerdir. İsyancı bir Roma generali olan Quintus Sertorius, Romalı generaller tarafından ezilen Lusitanya halkını da saflarına katarak Caecilius Metellus Pius komutasındaki Roma ordusunu bozguna uğratmıştır. Roma’nın düşüşüyle ​​birlikte Lagos kasabası 6. yüzyılda Toledo Krallığı’ndan gelen Visigotlar ve daha sonra da Bizanslılar tarafından işgal edilmiştir.

Kelime anlamı Göller demek olan Lagos Kıyısındaki doğal etkenlerle aşınmış kireçtaşı kayalar arasından ustalıkla süzülen tekneler ve kanolar… Ponta da Piedade…

8. Yüzyılda Kuzey Afrika’dan gelip bölgeyi fetheden Mağribiler, 713 yılında Emevi Devletini,  750 tarihinde ise; Endülüs Emevileri Devletini kurmuşlar ve arkalarında savunma sistemini güçlendirici surlar bırakmışlardır. 16. Yüzyılda genişletilen bu surların oldukça iyi korunmuş olan bir bölümünü ve kemerlerini Denizci Gil Eanes’e ait bir anıtının da bulunduğu Rua do Castelo dos Governadores Caddesi üzerinde görebilirsiniz. Mağribiler kentin adını “Zawaia” yani Arapça anlamıyla “göl” olarak değiştirmişlerdir. Daha sonra da, Zawaia’nın, yani Lagos’un da içinde olduğu geniş sahil bölgesine “İslamın Batı Ucu” anlamına gelen “Al-Gharb” demişlerdir. Zamanla bölge “Algarve” adı ile anılmıştır. Lagos Kalesini inşa ederek şehri güçlendiren Mağribiler, İber yarımadasındaki üslerinden Kuzey Afrika’ya önemli ticaret bağlantıları kurmuşlardır. 

Uzun bir süre Mağribiler tarafından kurulan Emeviler ve Endülüs Emevileri devletleri tarafından yönetilen Lagos sahiline her dönem savunma amaçlı kaleler inşa edilmiştir. En solda toprak sarısı rengindeki kale Mağribiler döneminden kalmıştır…

1031 tarihinde Endülüs Emevileri Devletinin parçalanmasından sonra Lagos çeşitli emirlikler tarafından yönetilmiştir. Uzun çabalar sonucunda kent, 1241 yılında Portekiz Kralı III. Afonso tarafından zapt edilmiştir ancak tamamen alınması 1249 yılını bulmuştur. Bu dönemden sonra Portekiz Kralları kendilerini “Portekiz ve Algarve Kralı” olarak anmaya başlamışlardır. Bunu, uzun süredir Mağribilerin elinde yabancı bir ülke olarak yönetilen bölgenin Portekiz egemenliğine geçtiğini vurgulamak amacı ile yapmışlardır.  

1241 yılında Portekiz topraklarına dâhil olabilen Lagos’ta yıkıcı fırtınalar, vahşi dalgalar ve sert rüzgârlar tarafından işlenen sarp kayalıklar deniz kuşlarının yuvası olmuş. Praia do Camilo plajı… Fotoğraf: Murat Bengisu…

15. yüzyılla birlikte Portekiz’de Kâşifler ve Keşifler Çağı başlamıştır. Lagos Limanı yine baş tacı olmuştur. İlk olarak Kral John I, 1415’te Ceuta şehrinin kuşatması ve fethi için yelken açmadan önce filosunu Lagos Limanında toplamıştır. Gemilere Hindistan’a giden yolları bulmak için güneye gidip Afrika’nın kıyılarını izlemeleri emredilmiştir. Özetle, 15. yüzyıl Portekiz denizcilik keşifleri, rotanın güneyden başlaması nedeni ile Lagos’u tüm sefer gemilerinin kalkış yeri olan önemli bir deniz merkezine dönüştürmüştür.

Lagos 1755 depreminde yerle bir olana kadar her dönemde önemli bir liman kenti olmuştur. Özellikle keşif çağında gemilerin bu limandan kalkması bölgeyi denizcilik merkezi haline getirmiştir. Bugün gezinti tekneleri ve kanoların ayrılmaz parçası olduğu, sıkça tercih edilen bir turistik destinasyondur…

Portekiz keşifleri ve kâşifleri çağında devreye hayatının çoğunu Lagos’ta geçiren Portekiz Prensi Denizci Henrique giriyor. Portekiz Kralı João I’in üçüncü oğlu olan Denizci Prens Henrique (1394-1460), hayatında hiç yelken açmasa da, finansal desteği ile (daha sonra Kral João II tarafından geliştirilen ve Kral Manuel I tarafından güçlendirilen) Portekiz Denizciliğinin ilerlemesinin temellerini atmıştır. Lagos’tan karavellerle (iki yada üç tane latin yelkenine sahip ortaçağ gemileri) ve gemi yolculuklarında mükemmel performansa sahip üçgen yelkenli gemileriyle Fas’a ve Afrika’nın batı kıyılarına seferler düzenlemiştir. Viseu Dükü ve Algarve Valisi de olan Denizci Prens Henrique,  zenginliği sayesinde 15. yüzyılda Afrika’nın batı kıyılarına ve Madeira Adaları’na yapılan keşif gezilerinin gerçekleşmesi için finansal destek sağlamış ve bu çabalarından dolayı “Denizci” unvanını almıştır. Öldüğünde, Bojador Burnu’nun güneyindeki ticari faaliyetler tamamen Onun tekelindeymiş. Öylesine güçlü bir adammış anlayacağınız. Kendisinin sert ve kaşları çatık bir şekilde dik dik denize doğru baktığı heykeli Lagos’ta kendi adı ile anılan Praça Infante Dom Henrique meydanını süslemektedir. Denizci Henrique‘nin Lagos’ta harika bir denizcilik okulu kurduğu söylentileri vardır. (Kaynak DK Eyewitness Travel – Portugal).

15. yüzyıldaki Portekiz deniz keşiflerine finansal destek veren çatık kaşlı Portekiz Prensi Denizci Henrique… Kaynak Wikipedia…

Bu arada tarihin en acıklı, en dramatik, bence en utanç verici kölelik dönemi de Lagos’ta başlamıştır. Gemilerin Afrika Kıtası üzerinde ilerlemeye başlaması ile birlikte Avrupa’nın ilk köleleri Lagos’a getirilmiş ve ilk köle pazarı da bu kentte kurulmuştur. 1443 yılında, Lançarote (o zamanlar hükümdarlığın mali işler subayı olan kişi)  Arguim’e kadar yelken açıp, 275 Afrikalı ile geri geldiğinde, Portekizliler de zorlu tarım işlerini yapacak ve bu sektörü rahatlatacak yeterli köleye sahip olmuşlardır. Sonraki yıllar boyunca yapılan yeni keşifler ve başarılar beraberinde Afrikalı kölelerin yanında baharat ve mal yüklü gemilerin Lagos Limanına oluk oluk akmasını sağlamıştır. Lagos aynı zamanda ilk Afrikalı kölelerin ortaçağ sonrası Avrupa’sına dağıtıldığı bir kapı olmuştur. Afrika Portekizlilere açılmadan önce bile, Lagos’un denizcileri hali hazırda hevesli birer köle avcılarıymış (Kaynak Wikipedia). Lagos tarihi için ne acı bir durum.

Tarihin en acı döneminin başkahramanı olan Lagos bir zamanlar arka fondaki limana gelen gemilerden inen Afrika insanlarının tüm Avrupa’ya köle olarak dağıtıldığı bir merkezmiş. Şu anda Lagos halkı bundan utanç duysa da gerçek değişmez… Fotoğraf: Murat Bengisu…

Birçok çaresiz Afrikalı 1444 yılında Lagos’ta açılan ilk köle pazarından (Mercado de Escravos) Avrupa’nın her yerine köle olarak dağıtılmıştır. Bu köle ticareti ucuz işgücü yanında, Portekiz Monarşisine ve tüccar sınıfına hatırı sayılır bir gelir getirmiştir. Hatta Portekiz keşif seferlerin ana sponsoru olan Denizci Prens Henrique, her kölenin satış fiyatının beşte birini kendisine alıyormuş. O dönemde köle işgücü talebi o kadar yüksekmiş ki, 1450’de Moritanya kölelerinden elde edilen kâr yüzde 700 olmuş (Kaynak Wikipedia).

Avrupa’nın ilk köle pazarı şu anda otellerin yükseldiği, turistlerin denize daldığı bu müthiş Lagos coğrafyasında vuku bulmuş… Arka planda Lagos’un ünlü Praia Dona Ana plajı var…

Alfonso Gonçales tarafından altın bulunması Lagos’taki ticari faaliyetleri daha da arttırmıştır. Bölge sakinleri Denizci Prens Henrique’e bölgedeki altın yataklarını işleyecek ticari bir şirket kurmak için dilekçe vermeye başladılar. Böylelikle bizim Denizci Prens Henrique zenginliğine zenginlik katmış anlayacağınız.

Altın Kumsal diye anılan Lagos sahil şeridi zamanında önemli bir ticaret merkeziymiş…

Prens Henrique ‘nin ölümünü takiben, Portekizli kâşifler Atlantik Okyanusunun derinliklerine ve Yeni Dünya’ya ilerlemeye devam etmişlerdir. Lagos limanı mal ve kölelerin sevkiyatını sağlamaya devam etmiş, ancak başkent Lizbon’un devreye girmesiyle bu rolü gittikçe azalmaya başlamıştır. Azor Adalarından, Madeira ve Brezilya kolonilerinden dönen gemiler direkt olarak Lizbon’a demirlediği için ticarethaneler de başkente taşınmaya başlamıştır.

Denizci Prens Henrique Lagos’un Portekiz denizciliğinin merkez noktası olması konusunda epey uğraşmış, Onun ölümünden sonra başkent Lizbon sahneye çıkmış ve bu rolü sahiplenmiştir…   

Tarihin tozlu sayfalarını incelemeye devam ettiğimizde, Afrika halkına yaşattığı büyük acıların Portekiz’in de şansını tersine çevirdiğini görmekteyiz. Portekiz Kralı Sebastião, takıntılı bir şekilde Fez Krallığı’na karşı büyük bir haçlı seferi düzenleme planı yapmış ve 1578’de Lagos’ta büyük bir filo toplamıştır. Bu talihsiz girişim sırasında kendisi ve Portekiz asilzadelerinin çoğu Fas’taki Ksar El Kebir Muharebesi’nde öldürülmüş ve sonunda İber Birliği’ne yol açan bir halef krizi ortaya çıkmıştır. Sebastião ardında herhangi bir erkek vâris bırakmayınca İspanya Kralı II. Filipe taht üzerinde hak iddia etmiştir ve Portekiz Kralı I. Filipe olarak tahta geçmiştir. Bu saltanat savaşları Portekiz’i büyük devletler sınıfından çıkardığı gibi Kuzey Afrika’ya ve Fas’a tehdidi de ortadan kaldırmıştır ve Osmanlı Devletini Kuzey Afrika’nın tartışmasız tek hakimi haline getirmiştir.

Afrikalı kölelerin acısı maalesef Lagos’a da şans getirmemiş. Önce Lizbon’un sahneye çıkması ile gözden düşmüş. Sonrasında ise; İber Birliği ile Portekiz bağımsızlığını ve servetini İspanyol Hanedanlığının eline teslim edince, yabancı donanmalar için hedef haline gelmiş, bu da yetmezmiş gibi korsan saldırılarına maruz kalmıştır…

İber Birliği nedir derseniz; Fas bozgunundan sonra 1580-1640 yılları arasında Portekiz Krallığı ile İspanyol Hanedanlığının birleşmesinden oluşan bir yapılanmadır. Bu oluşum, İspanyol Habsburg Krallarına (II. Filipe, III. Filipe, ve IV. Filipe) tüm İber Yarımadası’nın denetimi yanında Portekiz’in denizaşırı mal varlığını da getirmiştir.

Portekiz Kralı Sebastião’nun yanlış taktiği sonucu Portekiz İspanya yönetimi altına girmiş ve bu berrak sularda bitmez tükenmez deniz savaşları meydana gelmiştir…

Portekiz İspanya yönetimi altına girdiğinde, Portekiz sahili İngiliz filosu için bir hedef haline gelmiştir. İspanyol deniz üssü Cádiz’e yakın olan Lagos için de savaşlarla dolu talihsiz bir süreç başlamıştır. Kölelerin intikamı mı desek acaba? 1580’lerin sonunda Sir Francis Drake tarafından saldırıya uğrayan Lagos, sakinlerinin canhıraş savunması sayesinde Drake’i başından savmıştır. Fakat Lagos Sahili, Portekiz Yenilenme Savaşı (1640-1668) sırasında Algarve’yi bombalayan İspanyollara ek olarak, düzenli aralıklarla korsan gemilerinin saldırıları altında kalmıştır. Bu durum kıyı boyunca bir dizi kalenin inşasına yol açmıştır. Bunlardan biri de, 1679-1690 yılları arasında (ana kapı üzerindeki taş yazıtı göre) tamamlanan Forte da Ponta da Bandeira Kalesidir.

Lagos sahillerine yapılan yoğun saldırılar tarihin çeşitli dönemlerinde bölgeye savunma amaçlı kaleler inşa edilmesi zorunluluğunu getirmiştir. Bunlardan biri de deniz üzerinde yükselen 17. Yüzyıl sonu yapımı Forte da Ponta da Bandeira Kalesidir…

Lagos’ta bölgenin stratejik konumunu yansıtan iki önemli deniz savaşı vuku bulmuştur. 1693 yılındaki Lagos Muhaberesinde, Fransız filosu İngiliz-Hollanda ittifakı olan deniz kuvvetlerini yenmiştir. 1759 yılındaki Lagos Deniz Muhaberesinde ise, tam tersi olmuş ve İngiliz deniz güçleri Fransız Deniz Kuvvetlerini bozguna uğratmıştır.     

Önemli deniz muhaberelerine ev sahipliği yapan Lagos sahillerinde şu anda tekne kaptanları, kanocular ve kürek sörfçüleri deniz ile savaş halinde…

Lagos, 1755 depremi ve ardından gelen tsunami tarafından yok edilene kadar, yani 1576 ile 1755 yılları arasında Algarve’nin gündemden hiç düşmeyen önemli bir başkentiydi.  16. yüzyıldan kalma bazı duvarlar ve eyalet valisinin kalesi hala ayakta kalsa da, günümüzdeki çoğu binalar depremden sonraki dönemden kalmadır.

Lagos’a bu ilginç duvar resmi ile veda ediyoruz…

Lagos’un çalkantılı tarihini de anlattıktan sonra Avenida Otel’deki kahve molasını tamamlayıp, Barok sarayı (Palacio de Estoi) görmek için Algarve Bölgesinin iç kısımlarına Faro Bölgesindeki Estoi Kasabasına doğru yola çıkıyoruz. Malum yolumuz uzun. Bugün Portekiz’in güneyinden kuzeyine gitmemiz lazım. Portekiz seyahati yazı dizimizin bir sonraki bölümünde buluşmak üzere şimdilik hoşçakalın.

Füsun Erdoğanlar Bengisu

Rüya gibi bir Portekiz gezisi: Bölüm 9 – Lagos

Lizbon Konaklama

Lizbon şehrindeki otel seçenekleri için bencetatil olarak bizim en çok tercih ettiğimiz online rezervasyon sitesini inceleyebilirsiniz.

Otel Ara
Paylaşmak ister misiniz?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir